Sandalyenize oturdunuz, masaya yanaştınız ve çalışmaya başladınız. Akşam oldu kendinizi en sevdiğiniz koltuğunuza attınız, sehpanın üzerindeki çayınızı ara ara alıp yudumlarken günün yorgunluğunu atıyorsunuz. Tüm bunlar olup biterken o sandalye, masa, sehpa ve koltuğun ve daha nice mobilyaların ne zamandır insan hayatında olduğunu hiç düşünüyor musunuz?
Hayatımızın vazgeçilmez unsuru mobilyanın tarihi çok eskilere dayanıyor. Mobilyanın ilk olarak nerede ve ne zaman ortaya çıktığı kesin olarak bilinmiyor. Mobilyaların insanların mağaralarda yaşamaya başladığı neolitik dönemde taştan, kemikten ya da ağaçtan yontularak yapılmış olabileceği düşünülüyor.
En eski ahşap mobilya buluntuları, MÖ 3100 yıllarına ait. İnsanların alet yapma ve aletleri kullanma yetileri geliştikçe üretilen mobilyaların da çeşitleri ve tasarımları gelişti. Mobilyalar, insanların hayatını kolaylaştırmanın yanı sıra sanat eseri olarak sergilenme yönüyle de insanlık tarihindeki yerini aldı. Mobilyalar aynı zamanda bir statü simgesi de. Ama malzemesi, tasarımı, fiyatı ne olursa olsun mobilyaların işlevleri yüzyıllardır aynı kaldı. Oturmak, yatmak, depolamak gibi ihtiyaçları karşılayan mobilyalar, yüzyıllardır bu işlevlerini sürdürüyorlar.
Antik Dönem
Buluntulardan eski dünyada taştan yapılmış şifonyerler ve rafların depolama amacıyla ortaya çıktığı anlaşılıyor. Günümüze kalabilen ilk ahşap mobilya örnekleri Eski Mısır’da görülüyor. Mısır uygarlığından çok sayıda ahşap mobilya kalması, firavunların mobilyaları ile piramitlerde mumyalanmasının yanı sıra ahşap malzemenin kuru çöl ikliminde bozulmamasından da kaynaklanıyor. Eski Mısırlıların kullandığı mobilyaların pek çoğu işlevleri açısından bugün kullandıklarımıza benziyordu. Üstü hasırla kaplı sandalyeler, sandık, masa gibi çeşitli mobilyalar kullandıklarını biliyoruz. Mısırlıların abanoz ağacından fildişi süslemeli lüks eşyaları da bulunuyordu. Mısır mobilyaları bugün dünyanın pek çok müzesinde sergileniyor. Yunanlıların da Mısırlılardan etkilendiğini döneme ait buluntulardan anlıyoruz.
Ortaçağ
Roma sanatının devamı Roman sanatı ile bunu takip eden dinsel etkilerin ağır bastığı ve çağa daha çok damgasını vuran Gotik sanatı oldu. Bunun yanında Bizans’ta, Arap ülkelerinde, Anadolu’da ve Uzakdoğu ülkelerinde de mobilya ile ilgili örnekler görüldü. Ortaçağ, Doğu Roma İmparatorluğunun yıkılışı ile son bulmasına rağmen, Gotik sanatı bir süre daha etkisini sürdürdü ve Rönesans ile yeni bir sanat anlayışına yerini bıraktı.
Bizans’ta mobilya biçimleri oldukça basit olmakla beraber, doğu sanatının etkisinde kalması nedeni ile çok süslü bir görünümdeydi. Selçuklularda ağaç malzemeden yapılan eserler arasında titizce işlenmiş oyma ve kakmalı mihrap, minber, rahle, kapı ve pencereler görülür. Osmanlı döneminde daha çok alçak sedirlere oturuldu, yer sofralarında yemek yendi ve duvarların üst kısımlarına dizilmiş yarı kapalı raflar, ağaç malzemeden yapılmış gömme dolaplar kullanıldı. Edirnekarı gibi değişik karakterde mobilya yapımına başlandı.
Bu dönemde Avrupa’da Gotik stillerde sandalyeler genellikle süslü kesim tasarımlarına sahipti. Karmaşık tasarımlı sandalyeler genellikle zenginler tarafından akşam yemeklerinde kullanılırdı. Ağaç malzemenin birleştirme ve konstrüksiyon şekillerinin 15. yüzyıldan itibaren gelişmesi, hızarlarla ince tahtaların elde edilebilmesiyle, Gotik dönemi mobilyası daha hafif, zarif ve zengin duruma geldi. Bu dönemde en çok kullanılan ağaç türü meşe olduğundan, Gotik mobilya çağına Meşe Çağı da denmektedir.
Rönesans
Rönesans mobilya sanatı ortaçağın derebeylik düzenine, ekonomik yapısına ve dine dayalı katı kültürel tutumuna duyulan tepkiden doğdu. Bu dönemde antik sanata dönüş hissedilse de, ölçülerde ve süslemede zarafet ve denge öne çıkar.
Rönesans döneminde her ülkede kendi bölgesel özelliklerine göre birbirinden oldukça farklı stiller geliştirildi. Rönesans’ın kaynağı olan İtalya’da mobilya hızlı bir gelişme gösterdi, doğu süslemeciliğine dayanan oyma ve kabartma önem kazandı, yağlı boya ile gerçek bir tablo değeri taşıyan resimler yapıldı, marangozluk geriye itildi.
Bu dönemin sonunda Avrupa’nın Katolik ülkelerinde dinsel konuları etkileyici bir şekilde yansıtan, tümüyle eğri çizgilere ve bol figürlü biçim anlayışına dayanan Barok sanatı doğdu.
Barok, Rokoko
XVI. yüzyılın ilk yarısında Avrupa’nın Katolik ülkelerinde dinsel konuları etkileyici bir şekilde yansıtan, Barok sanatı doğdu. Rönesans’ın yüzeyde ince süslemeciliğine karşı, Barok’un amacı şaşırtmak ve göz kamaştırmaktır. Barok mobilya sanatında üst görünüşlerde genellikle dairesel dönüşlü köşeler, ön ve yan görünüşlerde iç ve dış bükey yüzeyler, çok süslü ve kıvrımlı oymalar görebiliriz.
Rokoko üslubu ise ilk olarak Fransa’da XV. Louis döneminde görülmeye başlandı. Rokoko, karışık ve dolambaçlı çizgiler, kabartmalı yüzeyler, derin oymalar, canlı ve kontrast renkler ile göz kamaştıran bir üslup olarak mobilyaya yansıdı. Mobilya yüzeylerine gül ağacından kakma çiçek süsleri, lake üzerine boya ile uzak doğu konuları işlendi. Karyolaların yanına komodin, tuvalet masası ve değişik boyda masalar konuldu. Kolları kumaş kaplı divanlar, berjer koltuklar, markiz ve şezlonglar bu dönemde ortaya çıktı. 1750 yıllarına doğru Osmanlı denilen sedirler, iki başuçlu hasır örgülü kanepe-divanlar moda oldu.
Günümüz mobilya yapımında, Barok ve Rokoko stillerinin sadeleştirilmiş biçimleri “Klasik Mobilya” olarak adlandırılıyor.
Yeni Çağ
Yeni Çağda Barok ve Rokoko’nun gösterişli görünüşüne tepki olarak doğan mobilya tiplerinin yapılmasında Fransa’da XVI. Louis, Directoire, Empire, Louis Philippe; İngiltere’de Queen Anne, Dört Büyükler denilen Chippendale, Adam Hepplewhite, Sheraton, Georgian I, II ve III ile Almanya’da Biedemeier stilleri görülmüştür.
XVI. Louis stili, diğer Louis stilleri gibi günümüzde klasik mobilya olarak geniş kullanım alanı buluyor.
Modern Zamanlar
20.yüzyıl dünyada sanayileşme ve teknolojinin gelişmesi ile yeni malzemeler ve yeni üretim teknikleri ortaya çıktı. Tasarımcılar için daha fazla ihtimal, daha fazla ilham demek olan bu gelişmeler mimari tasarım, mobilya tasarımı ve sanat alanlarında birçok yeni akım ortaya çıkardı. Mobilya tasarımları İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası dönemlerde farklılıklar gösterdi. Modernizm, Bauhaus, De Stijl, Fütürizm, Neo-Plastisizm, Fonksiyonalizm, Pürizm, Brütalizm, Ekspresyonizm, Postmodernizm, Minimalizm, De Konstrüktivizm, Pop-Art, Uluslararası Stil, Hi-tech, Yeşil Tasarım, Postmodernizm, Minimalizm, Organik Tasarım gibi akımlar 20. yüzyılın başlıca mobilya akımları oldu.
Ayrıca Ecodesign mobilyalar da 20. yüzyılda konuşulmaya başladı. 1960’lara kadar popülaritesi artan Ecodesign, insanların bazı malzemelerin çevreye verebileceği zararın farkına varması ile başladı. Ecodesign’daki mobilyalar, bambu gibi hızla büyüyen ve değiştirilen kaynakları kullandığından modern günlerde giderek daha popüler hale geldi. Günümüzde ise geri dönüşüm malzemelerden mobilya üretimi mobilya endüstrisinin üzerine kafa yorduğu en önemli konuların başında geliyor.
ديكورات
منتجات
ETİKETLER
AHŞAP
ATIK
COVİD 19
DOKULA
ENDÜSTRİYEL
ENDÜSTRİYEL TASARIM
GERİ DÖNÜŞÜM
HİJYEN
ISIL ENERJİ
KARANTİNA
KARBON AYAKİZİ
MASKE
MEKAN VE ÜRÜN TASARIMI
MESAFE
MOBİLYA TASARIM
ORMAN
ORMAN BAKIM
ORMAN VARLIĞI
ORMAN ÜRÜNLERİ
RENKLER
ستاروود
TASARIM
ÇEVRE
İNEGÖL
SIFIR ATIK
Benzer Yazılar